Rektör Prof.Dr.Gür İle gerçekleştiğimiz röportaj sizlerle.. 

- Uzun yıllardır Rektör Yardımcılığı görevini yürüttünüz. Halk arasında “Tecrübe ile sabit” denilen cümlenin yeni görevinizde size neler katacağını düşünüyorsunuz?

 

Özellikle akademik çevrelerdeki seçimlerde hep idari tecrübe konuşulur. Ben bunun doğru bir düşünce olduğu kanaatindeyim. Akademik çevrede herhangi bir idari görevde bulunmamış olan akademisyenle e göre birçok idari mekanizmalarda yöneticilik yapmış olanlar daha avantajlıdır. Zira kurumsal işleyiş, kurumu tanıma, çevre ile iletişim ve şehirle koordinasyon açısından bir adım önde gitmektedirler.

Bu yüzden ben hem Yüksek Okul Müdürü olarak bizzat sorumluluk makamında karar alma ve krizleri yönetme becerisi kazanırken; rektör yardımcılığı dönemimde kurumu, bürokratik işleyişi, şehirle ilişkileri, diğer kurumlarla iletişimi öğrendim ve çalışanlarımı yakından tanıma fırsatı buldum. Bir taraftan gelecekte yapmam gerekenleri ve yapmamam gerekenleri bizzat yaşamın içerisinde test ederek tecrübe kazandım diğer taraftan atandıktan sonra zamanı iyi kullanarak kurumdaki atamalarımı hızla tamamlayıp kurumsal işleyişi harekete geçirdim. Benim için idari tecrübenin en büyük avantajı kurum işleyişini ve çalışanlarını yakından tanımam ve zaman kaybı olmadan sistemi işler hale getirmemdir.

 

-Gaziantep Üniversitesi ,Gaziantep olduğu kadar bölge ve Türkiye çapında atılımları ile ön plana çıkan bir üniversite. Bu köklü üniversitenin yeni rektörü olarak makamınızdaki ilk izlenimlerinizi alabilir miyiz?

 

Üstlendiğim sorumluluğun ne kadar ağır olduğunun farkına vardım. Zira Gaziantep medeniyetlerin geçiş, kültürlerin kaynaşma noktasında yer alan dinamik bir şehirdir. Bir taraftan 400 bin civarı Suriyeli misafirlerini ağırlarken diğer taraftan nerdeyse kendi nüfusunun yarısından daha fazlasını iç göç olarak alıp bunları barışık bir şekilde yaşatmakta ve huzur içinde yaşama entegre etmektedir. Köklerinden ve kadim geleneklerinden kopmadan yönünü batıya çevirmiş, sanayisi, tarihi, müzeleri ve gastronomisi ile ülkemizin gözbebeği olmuş bir şehrimizdir. Son zamanların en fırtınalı yıllarının ve coğrafyamızın savaş sıcaklığının en yakından hissedildiği bir bölgenin karargahı konumundadır. Gaziantep bu yüzden çok önemli bir kaledir. Bu kalede oluşacak herhangi kalıcı bir hasar hem coğrafyamızın hem de ülkemizin dengesini bozar. Bu yüzden Gazi şehrimizin tek devlet üniversitesi olan Gaziantep Üniversitesinin rektörü olmak, diğer 2 vakıf üniversitesine hamilik yapmak ve şehrimizin gelişimine, dinamizmine ve huzuruna öncülük etmek ağır bir sorumluluktur. İnşallah biz hem idari tecrübemizle hem bilim kimliğimizle hem de inancımızla bu sorumluluğun üstesinden geleceğiz.

-2016-2017 Akademik yılında ne gibi projeler hedefliyorsunuz? 

Öncelikle “ben” değil “biz”, “tekil” değil “çoğul” kuralını yerleştirmeyi, konuşarak, istişare ederek kararlarımızı almayı istiyoruz. Kurumsallaşmayı, hatır-gönül, ahbap-çavuş ilişkilerinin ötesinde liyakat anlayışlı, tecrübeye dayalı, geleneklerini önemseyen kurumsallaşmış bir üniversiteyi amaçlıyoruz. Ulusal ve uluslararası öğrenci kalitesini artırarak eğitim kalitesini artırmak ve üniversitelerin gelişmişlik indekslerinde üniversitemizi ön sıralara taşımak istiyoruz. Üniversite-kamu-sanayi-toplum sarmalında üniversitemizin öncülüğünde iyi bir iletişim ve yönetişim hedefliyoruz.

 

-Gaziantep Üniversitesi’nin yerleşke alanı ile ilgili yeni düzenlemeler düşünülüyor mu?

FETÖ yapılanmasının önemli ayaklarından biri olan Zirve Üniversitesi KHK kapsamında kapatılarak üniversitemizin kullanımına devredildi. Biz de 15 Temmuz milli birlik ruhunu yaşatmak ve şehitlerimizin anısını sürekli canlı tutmak için bu yerleşkeye Senato kararı ile “Gaziantep Üniversitesi 15 Temmuz Yerleşkesi” ismini verdik. Bu yerleşkede bulunan binalarımızı aktif kullanıyoruz. Dolayısı ile ana kampüsümüzde yeni binalara çok fazla ihtiyaç bulunmamaktadır. Mevcut binalarımızı restore edip çevre düzenlemesi ve peyzaj çalışmalarına ağırlık vereceğiz. Daha ziyade öğrenci merkezli , yaşanabilir ve dinamik bir kampüs planlıyoruz.

Ayrıca hem Gaziantep şehrimize hem üniversitemize hem de diğer üniversitelerimize hizmet sunacak prestijli muhteşem bir kütüphane inşa edeceğiz. İçinde ihtisas kütüphanelerinin olduğu, kafeteryaları, duşları ve dinlence alanları ile 7/24 saat hizmet veren üniversitemizin gözbebeği 25.000 metrekare kapalı alanı ve altında otoparkları ile muhteşem bir merkezi, eğitim gönüllülerine ve öğrencilerimize kazandırmak istiyoruz.

 

-“İntörn” gibi önemli bir sistemi hayata geçiren Gaziantep Üniversitesi buna benzer bir uygulama daha planlıyor mu?

 

İntörnlük; eğitim alanında Gaziantep Üniversitesinin patent almış ve takdir görmüş çok önemli bir projesidir. Sağlık ve mühendislik alanında uygulamalar daha iyi giderken, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İletişim fakültesi ve diğer bazı fakültelerimizde aksamalar olmaktadır. Yeniden bazı düzenlemeler ile intörnlük sistemini rehabilite etmeyi amaçlıyoruz. Zaman içinde bir çok yeni ve ses getiren projelerimiz olacaktır. Zira biz genç ve dinamik bir ekibiz.

 

 

-Gaziantep Üniversitesi yeni dönemde Toplumsal Duyarlılık Projeleri ile ilgili ne gibi etkinlikler hedefliyor?

 

Yine toplumsal duyarlılık projeleri (TDP) Gaziantep Üniversitesinin vazgeçilmezi ve lokomotif projelerinden biridir. Çok sayıda yürüyen projelere yeni ses getiren projeler ekleyerek öğrencilerimizi toplumla kaynaştıracak, sorumluluk almalarını sağlayacak, empati yeteneklerini geliştirecek ve tolerans düzeylerini artıracağız. Ayrıca Kurumlarımızın ve şehir erklerinin daha aktif katılımını sağlayacağız.

 

-Gaziantep Üniversitesi’nin ulusal alanda daha ön plana çıkması için devam eden çalışmalarınızı bizimle paylaşır mısınız?

 

Öncelikle belirtmem gerekir ki Tıp Fakültemiz başta olmak üzere sağlık alanında ve Mühendislik alanlarında iyi durumdayız. Ancak soyal bilimler ve eğitim bilimleri alanlarında istenilen düzeyde değiliz. Gaziantep’in jeopolitik ve stratejik konumu sosyal bilimler alanında atılım yapmamızı zorunlu kılmaktadır. Sosyal Bilimler alanlarını geliştirdiğimizde; bu havzadan çıkacak çalışmalar ve raporlandırmalar uluslararası alanda çok ses getirecektir. Bizler savaşın sınırındaki şehrimizin dezavantajlarını avantaja dönüştürme fırsatını yakalayacak kadar üretken ve dinamik bir yapıya sahibiz. Sadece sanayisi, gasronomisi, müzeleri ile değil aynı zamanda kültür, sanat ve eğitimi ile de iz bırakacak bir şehire öncülük etmek istiyoruz.

 

-Öğrencilerin fikirlerine önem veren bir eğitimci rolünüz var mı?

 

Öğrencilerim bilirler ben interaktif ders anlatırım. Onların derse aktif katılımlarını isterim. Ya onlar bana sürekli soru sorarlar ya da ben onlara soru sorarak ortamı hareketlendiririm. Derse başlamadan önce onların o konu hakkındaki düşüncelerini ve bildiklerini iletmelerini isterim. İstedikleri zaman itiraz edebileceklerini bilirler ve soru sormaktan çekinmezler. Ders dışında da farklı konularda öğrencilerle konuşmayı seviyorum. Böylece kuşaklar arasındaki farklılıkların ve benzerliklerin farkına varıyorum. Çünkü benim de üniversiteye giden bir oğlum ve kızım var. Aynı zamanda onlarla konuşup fikir alışverişi yaparken empati kuruyorum. Yalnız idareciliğin en önemli dezavantajı hayallerinize yeterince zaman ayıramamaktır.

-Rektörlüğü iyi bir akademisyenden ayıran fark nedir sizce?

 

İyi bir akademisyen iyi bir bilim adamıdır. Rektör ise bir idarecidir. Türkiye’de akademisyenlik genellikle anti-sosyal, elitist, kendi alanı dışında fikri olmayan birileri olarak algılanır. Oysa iyi bir akademisyen hem bir bilim adamıdır hem fikir işçisidir hem de topluma yön veren ve algıları yönetendir. Uzun süre üst idarede görev yaptığınızda bilimden kopma gibi bir tehlike ile karşı karşıya kalırsınız. Çünkü zaman sizin en önemli sermayenizdir. Benim avantajım; hem uluslararası  tescillenmiş saygın bir bilim adamıyım hem alanımda iyi bir hekimim hem de öğretim üyeleri tarafından seçilmiş, Sayın cumhurbaşkanımız tarafından takdir edilmiş genç ve dinamik bir rektörüm. Bilim ve liyakati önceleyen, çalışanları ve öğrencileri ile istişare eden, empati kurabilen, sorumluluk ve yetkiyi paylaşan genç ve dinamik bir ekiple yolumuza devam ediyoruz. Liyakate önem veren, bilim insanlarının önünü açan, konuşan ve konuşturan, danışan ve danışılan çoğulcu bir rektör, ekibiyle iyi bir idarecilikle kurumsallaşmış ve bilimsel bir üniversite oluşturabilir.