Danışmanlığını yaptığım şirketlerin, temaları çok farklı olsa da konferanslarıma (artık webinar) gelen katılımcıların benden en sık duyduğu sloganlardan biridir: “Dünün yöntemleri ile bugünü yönetenler yarın olmayacaklar.” Yıllardır pratisyen olarak sahada alın ve akıl teri akıtan biri olarak şirketlerimizin beş temel alanda ciddi zayıflığı olduğunu gözlemliyorum:

 

1.Dönüşüm yönetimi

2.Risk yönetimi

3.Hazine yönetimi

4.Yetenek yönetimi

5.İhtilaf yönetimi

 

Durum, toplam üretimin yüzde 90’ını gerçekleştirdiği için ekonomimizin belkemiği olan aile şirketlerinde daha da vahimleşiyor. Aile şirketlerimizin çeşitli kaynaklara göre yüzde 38’i birinci kuşak, yüzde 47’si ikinci kuşak, yüzde 13’ü üçüncü kuşak ve sadece yüzde 2’si dördüncü kuşak tarafından yönetiliyor.

Şirketlerimizin ortalama ömrü 25 ila 30 yıl arasında değişiyor ve bu değerlerimiz dünyadaki muadillerinden çok daha küçük yaşta yok oluyorlar.

 

Aile şirketi olmanın birçok olumlu yönü de var aslında: Hızlı karar alabilme, aile değerleri etrafında kenetlenme, şirketin başarısını özel hayatın önünde tutabilme, şirket ve aile itibarının özdeşleşmesi, piyasa şartlarına uyum sağlama esnekliği ve şirkete üst seviyede bağlılık…

Ama olumsuzlukları çok daha fazla: “Bu şirketi ben kurdum” diyen kurucu patronu frenleyebilecek kuvvetler ayrılığı sisteminin tesis edilememiş olması, nepotizm (yeğen/kardeş kayırmacılığı), kar ve miras dağılımı kavgaları, halefiyet yönetiminde yani nesiller arası geçişteki zayıflık, yönetim ve icraat şapkalarının karışmış olması, şirketteki insan kaynağının yani şirket beyninin şirketin bedeni kadar büyümemesi, iş performansına saygı yerine yaşa saygının öne çıkması, gelinler/damatlar/eltiler krizinin yönetilememesi, kararların yaslanacağı bilgileri kontrol edecek denetim mekanizmasının yokluğu, ego savaşları, aile anayasasının olmaması, aile anayasası olsa bile şirket ana sözleşmesine yansıtılmadığı için anayasayı kimsenin ciddiye almaması…

 

Henry Ford’un söylediği gibi “Bir araya gelmek, bir başlangıçtır. Bir arada bulunmak, bir gelişmedir. Beraber çalışabilmek ise başarıdır.”

 

Aile anayasası “yazılı” ve “bağlayıcı” kurallar bütünüdür. Aile değerleri ve çıkarlarının “ortak” platformda buluşturulmasıdır. Aile kültürü ve şirket kültürünün tanımlanmasıdır. Aile içi ilişkiler ile iş hayatı kuralları arasındaki etkileşimin düzenlenmesidir. Bir arada olmak değil, birlikte çalışmaktır.

Anayasa, kuşaklar arası iletişim ve rol dağılımının sağlanmasıdır. Akılcı ve etik ilkelerdir. Şirket sürekliliğinin yapı taşıdır. Sorunlarla “yüzleşme”dir. Sezgilere değil bilgeliğe dayalı yönetim anlayışıdır. Şapka karmaşasının ortadan kaldırılması, halefiyet planlamasıdır. Aile “kalabalıklaşması”, nesiller arası geçiş ve sahiplik geçiş süreçlerinin yönetilmesidir. Nepotizmden meritokrasiye geçiştir. Şirketin gelin ve damatların sirkine dönüşmesine engel olmaktır. “Bu şirket benim, ne istersem onu yaparım” anlayışının ortadan kaldırılmasıdır. Görev ayrımı, yetkilendirme ve performans ölçümlenmesinin yapılmasıdır. Yansızdır. Yönetimde “aşure modeli”nin esas alınması, “dış akıl” kullanımı, “sivri akıl” ve ihtilaf yönetimidir. Adillik, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve sorumluluk temel ilkelerinden oluşan kurumsal yönetim esaslarının içselleştirilmesidir.

 

“Yazdıralım, bizde de bulunsun” yaklaşımı ile oluşturulan anayasanın esamisi okunmaz. Anayasa söylem değildir, eylemdir.

 

“Şurası açıktır ki, işletmelerin kurucularının ömrüne bağlı olmaksızın yaşamaları ancak müesseseleşmek ile mümkündür. Sanayileşmiş ve gelişmiş ülkelerde gördüğümüz bütün büyük kuruluşlar, şahıslar yerine sistem ve organizasyona dayanarak uzun sürelerde ayakta kalmışlardır.” (Vehbi Koç)

 

Erkin Şahinöz

ErkinŞahinöz Akademi Kurucusu

Stratejik Yönetim Danışmanı

ABD Merkez Bankası Eski Araştırma Direktörü

Dünya Gazetesi Yazarı